24 Mart 2009 Salı

'madem türk'sün, göster ürksün' mü?

parti sonrası partileri vazgeçilmez olacak gibi buranın. su gibi akan votkaya doymuyor kimse. hele polaklar içme konusunda inanılmazlar. votka her derde dea ilaç onlar için. yine böyle klüp sonrası yurtta içmeye devam denen bir gece polak bir kızla tanıştım. türk olduğum için pek hoşlanmamıştı. sebebi? geçen dönem bir türkle tanışmış ve 4 ay boyunca beraber olmuşlardı. sonra? delikanlı türk erkeğimiz istediğini aldıktan sonra polak kızımızı dövmüştü!

defalarca özür diledim kendi adıma. ne diyeceğimi şaşırmıştım. ben özür diledikçe kız (ula, aslında ursula'ydı adı ama gençler bu adı kullanmıyormuş pek) sinirleniyordu. haksız da sayılmazdı. bunun nasıl bir özrü olabilirdi ki. "annemin babamın yapmadığını yaptı bana." diyordu. sonra yanıma geldi, sarhoştuk hepimiz, ula travmatik bir sarhoştu ve ağlamaklıydı. sonra susup beni dinlemesini söyledim. kulağına eğilip dedim ki " listen to me, don't worry, i don't want to fuck you. i'm gay." (beni dinle, merak etme, seninle yatmak istemiyorum(?). ben eşcinselim.) yüzüme baktı ve omzuma kapanıp ağlamaya başladı. aslı'nın odasının kapısı açıktı, oraya gidip konuşalım istersen dedim. diğerleri eğleniyorlardı ve ula'yı 'tavladığımı' sandılar. =)

odaya girdiğimizde ula anlatmaya başladı. 4 ay boyunca çok nazikti bu adam. sonra kafasını duvara vurmuş bilmem kaç kere. insanlar dedikodu yapmazsa olmaz. ula'nın aids olduğunu yaymışlar. "3 ayda bir test yaptırıyorum, hasta değilim ben." diye ağlıyordu. sonra üzülme bana da böyle demişti bir erkek arkadaşım diye anlatıp kafasını dağıtmaya çalıştım. ne kadar da zordu. birisini seviyordun ve sonra sana pislikmişsin gibi davranıyordu. avrupa'ya gelen çoğu türk erkeğinin durumu buydu. sanıyorlar ki buraya geldiklerinde kızlar bacaklarını açmış onları bekliyorlar. bunlar insan herşeyden önce. şişme bebek değiller ki. kalpleri var. cinsellik konusunda türk toplumu kadar kapalı olmadıkları onların fahişe olduğunu göstermez ki sonuçta.

sonra ula kalktı, kendini toparlamaya çalıştı ve diğerlerine katıldık. ula bir fransızın kollarına attı kendini bu sefer. =) en azından bunun tek gecelik olduğunu ikisi de biliyordu ve uzun vadede kimse zarar görmeyecekti. şimdi ula'nın travmatik ilişkisinin sonucu olan erkeklere karşı güvensizliği hayaı boyunca taşıyacağı bir kolye gibi olacak. bu bir ders, bir tecrübe.

ben ne yapacağım peki? öyle ya da böyle buraya kızlarla yatmaya gelmedim. dünki türk partisinde söylenen şu aptalca cümleyle bitirmek istiyorum yazımı:

"sen istanbullusun. havada karada götürmen gerekiyor kızları.." (?!)

12 Mart 2009 Perşembe

st. bernardine monastery / st. bernardine manastırı

aşağıda gördüğünüz manastırla ilgili çok fazla bir bilgim yok. ama şunları söyleyebilirim;

bazı bölümleri 14.-15. yüzyılda yapılmış. daha sonra aşağıda gördüğünüz koridorla birleştirilmiş manastır ve kilise bölümü. manastır bölümüne giriş yoktu. bu yüzden orayı göremedim. manastır gotik mimariyle inşa edilmiş ve radom'un en eski manastırıymış. buyrun bakalım fotoğraflara..

























1 Mart 2009 Pazar

home sweet home

işte size odamın kapılarını açıyorum. oda arkadaşımın gelmemesinden sebep sefa sürüyorum iki kişilik odada. sizi de leh vodkası içmeye davet ediyorum.. manzarayla başlayalım dilerseniz..







işte uyuduğum, film izlediğim, sızdığım, miskinlik yaptığım, oturduğum, yazıştığım vb. herşeyi yaptığım yatağım ve hemen altında da mutfağım..