26 Şubat 2009 Perşembe

lazienki park

şimdi polonya kralının varşova'daki yazlık sarayının bahçesinde bir kış gezintisine çıkalım dilerseniz..

aşağıdaki iki fotoğrafta gördüğünüz anıtın iki yanındaki heykellere dikkat ederseniz osmanlı figürleri var. bilmem hangi savaşta oraya giden osmanlı askerleri ölmüş ve kaybolmuşlar. onları temsil ediyormuş bunlar.






aşağıdaki armada ortada kralı sembol eden boğa, iki yanında da polonya ve litvanya'yı temsil eden figürler mevcut. eskiden polonya ve litvanya tek bir ülkelermiş.



aşağıda gördüğünüz satir parkın her yerinde mevcut olan lambalardır. böylesine katolik bir ülkede bu tür figürler çok garip geldi bana. hatta aynı parkta bir de diana tapınağı vardı ama onun fotoğrafını çekemedim. karlar eridiği zaman tekrar gideceğim ve bir de yeşil halini göstereceğim size parkın.









en eğlenceli ev aşağıda gördüğünüz yerdi. çünkü burası kralın aşıklarını eviymiş. halk arasında garsoniyer denen bu yerde krallar nice cevizler kırarmış.





23 Şubat 2009 Pazartesi

wawel kalesi

avrupa'nın ortasından bir hikaye anlatacağım size. krakow adlı bir şehir varmış. polonya denen bir ülkenin başkentiymiş burası. nehir kenarındaki bir tepenin altında bir mağarada yaşayan ejderha kadınların etiyle besleniyormuş. şehirdeki bütün kadınları yemiş ejderha. geriye bir tek kralın kızı kalmış. kızının yenmesinden korkan kral bütün şövalyelerini toplamış ve ejderhayı öldüren kahramana kızını vaadetmiş. bu ejderha da o kadar hafife alınacak bir yaratık değilmiş ya bütün cesur şövalyeleri öldürmüş. zeka insanoğlunun tek silahı doğada. bunu bilen bir terzi koyun postuna bürüdüğü kükürtü ejderhaya yedirmeyi başarmış. içi alev alev yanan ejderha nehrin bütün suyunu içmiş ve artık onu ejdarha yapan yaşam ateşi sönünce ölmüş tabi ki. işte bu tepenin üzerine kurulmuş 'wawel kalesi'. 16. yüzyıla kadar ihtiyaçlar doğrultusunda yeni binalar eklenmiş. başkent varşova'ya taşındıktan sonra da önemini yitirmemiş bu kale. taç giyinme törenleri burada yapılmaya devam etmiş. kraliyet mezarları buraya gömülmüş. büyük bir katedrali var. papa da polonya'ya geldiğinde burada kalıp dindaşlarına el sallarmış balkonundan. işte aşağıda gördüğünüz fotoğraflar bu görkemli kaleye ait. içeride fotoğraf çekilemeyen kısımlarda mezarlar ve dua etmek için yapılmış çeşitli bölümler var. bir de viyana kuşatmasını anlatan bazı anıtlar. ne de olsa avrupa'yı 'barbar türklerden' kurtaran polonya kralı değil miydi?

















21 Şubat 2009 Cumartesi

'european idea'


(krakov)

neredeyse bir hafta oldu bu soğuk ülkeye ayak basalı. şimdiden üç şehrini gördüm, ve ilginç insanlarını. her anı bir blog yazısı olacak kadar ilginçti diyebilirim. burada uzaylı gibi hissediyorum zaten. üzerimde gezinen bakışlara alışamadım hala. 'egzotik' görüntümle bu sarışın memlekette dikkatleri rahat rahat üzerime çekebiliyorum. yakında sahnelere alışıp havalara girersem kimse şaşırmasın.

buranın insanları çok cana yakınlar genel olarak. ilk bakışta çok sert görünüyorlar ama konuşmaya başladılar mı susmak nedir bilmiyorlar. bunun üzerine ingilizce bilenlerin oranını göz önünde bulundurunca lehçe'yi öğrenmekten başka çarem kalmayacak sanırım. istanbul'da çok daha fazla insan ingilizce konuşuyor. bu bir gelişmişlik göstergesiyse eğer buyrun siz karar verin.

daha ilk adım atışımda pasaport kontrolünde yaşadığım riskli ve gergin birkaç dakikada memurun 'komik' bir sorusuyla karşılaştım. "daha önce hiç batı avrupa'da bulunduğunuz mu?" tonlamadan anladığım kadarıyla polonya'yı da 'bir batı avrupa ülkesi' olarak görüyordu. içimden ettiğim lafları yazmayacağım, ama daha ilk dakikamda eleştirecek bir konu bulmanın şevkiyle sohbet ettiğim tüm polonyalılara bu anı anlatıp arkasından avrupa'nın insan haklarıyla ilgili ikiyüzlülüklerini ve kendilerini nasıl da 'kusursuz' görmek gibi bir hataya düştüklerini vurgulayan tartışmalara giriştim.


(varşova)

polonya tam bir post-sovyet ülkesi. özellikle varşova'da dolaşırken kendinizi tam olarak ne avrupa'da ne de rusya'da hissedebiliyorsunuz. kızıl ordu polonya'ya girdiği zaman bütün şehri yıkıp yeniden inşa etmiş. buranın mimarisinde komünizmin düz mantığını ya da bazı büyük binalarda rus mimarisinin görebilirsiniz. ilginç olan şeyse bu katolik ülkede diana tapınağı görmekti.


(krakov)

daha derin bir tarih arıyorsanız krakov'u öneririm. kızıl ordu'nun yıkmadığı tek şehrin burası olduğunu söylüyorlar. eski başkent, şimdinin kültür başkenti diyorlar. ben de krakov'u varşova'ya yeğlerim. krakov'da nathan's villa adında çok hoş bir hostelde kaldık. gördüğüm en konforlu hosteldi diyebilirim, hem de fiyatları gayet uygundu.krakov'da kazimierz(kashmir) adında bir yahudi mahallesi var. şehrin eğlence hayatı burada. gece geç saatlere kadar insanları burada görebilirsiniz.

polonya katolik bir ülke. türkiye'de her yerde cami görmekten şikayet edenler burada gördüğü kiliseler karşısında aynı tepkiyi verebilirler. çok fazla kilise varmış gibi geldi. gerçi şöyle bir farkı var polonya'daki kiliselerin; bütün kiliseler özenle ve iyi birer mimariyle inşa edilmişler. evler olabildiğince sıradan olabilirler ama kiliseler her zaman görkemli ve orjinal. hac, isa, meryem ya da diğer dini sembolleri o kadar çok gördüm ki üzerlerine kusasım geldi artık. yani bu açıdan türkiye'den pek bir farkı yok.



yemeklerine gelince her şeyden önce bu insanlar hayatlarında gerçekten hiç 'su' içmemiş olmamalılar. çeşme suyu tadındaki kapalı suları ya da gaı kaçmış meyveli soda tadında olanlarıyla ne yapacağımı bilmiyorum. bir damacana su yollayan olursa türkiye'den gerçekten mutlu olurdum. geleneksel bir çorbaları var. sanırım şeker pancarından yapılıyor ve içinde koca bir haşlanmış yumurta oluyor. kendimi zorlamam gerekti sonuna kadar içebilmek için. olabildiğince ilginç bir çorbaydı.


(kaşmir/yahudi mahallesi)

polonya'yı sevdim. baharı sabırsızlıkla bekliyorum. karın altında kalan güzellikler eminim daha büyüleyici olacaktır. burası post-sovyet bir avrupa ülkesi. dindarlıklarını saymazsak bu alkolik ülke çok ilginç bir tarihe sahip. bu ülkeyi tanımak ve öğrenmek için sabırsızlanıyorum.